Batılılar siyaset yapmayı da, algı yönetimini de gerçekten iyi beceriyorlar. Bir kere siyaset işinin yalnızca politikacılar tarafından yapılamayacağını, sivil toplum örgütlerinin, basın/yayının da algı yaratmak konusunda bir o kadar etkin olduğunu biliyorlar. Bu yüzden her zaman devletlerinin düşüncelerini/temennilerini direkt olarak politikacılarının ağzından duymuyoruz, işte bunun gibi “son derece ciddi” yazarlar/bilim insanları tarafından, “son derece ciddi mecralarda”, fevkalade analizlerle görüşleri servis ediliyor.

İki ay önce, cia’in 1940-1970 yılları arasında dünyanın çeşitli yerlerinde yayınlanan onlarca sol/komunist tandanslı edebiyat dergisini finanse ettiğine dair bir haber çıktı. http://www.theawl.com/2015/08/literary-magazines-for-socialists-funded-by-the-cia-ranked aslına bakarsanız bugün cia’in medyayı yönlendirmek için bir operasyonu olduğunu bile biliyoruz https://en.wikipedia.org/wiki/Operation_Mockingbird. Organizasyon, popüler amerikan gazetecilerinin cia’in görüşlerini aktarmaya yardımcı olmalarını amaçlıyor ve bir çok öğrenci ve kültürel organizasyonu finanse ediyor. Görünüşe bakılırsa bu operasyon halen devam etmekte. https://en.wikipedia.org/wiki/CIA_influence_on_public_opinion

Elbette mevzubahis yazının tamamının yanlış olduğunu söyleyemeyiz, nitekim türk hükümetinin son yıllardaki dış politika başarısızlığı herkesin malumu. Oysa şeytan ayrıntılarda gizlidir, cia gibi organizasyonlar asla beyaza siyah demez, yalnızca ince ayarlarla varmak istedikleri noktaya varırlar. Bunu yapmanın en bilinen yolu ise dezenformasyondur. Örneğin yazının başında “95 kürt veya kürt yanlısı vatandaşın öldürüldüğü”‘nden bahsedilmiş. http://atimes.com/2015/10/turkey-is-the-next-failed-state-in-the-middle-east/ yani dezenformasyon ilk cümleden başlamış bile.

Yazının hedefine ulaşmak için kullandığı bir diğer yöntem ise algı yönetimi. Örneğin köşeye sıkışanın türkiye değil “erdoğan” olduğu vurgusu yapılmış. Eğer köşeye sıkışan ve kaybedecek olan erdoğan ise -ki bu durum bana göre türkiye için bir kazanım olacaktır-, niçin türkiye yıkılıyor?

Bir başka argüman ise kürt nufüsu. Yirmi yıldan az bir sürede kürt nüfusunun askerlik çağına gelmiş gençlerdeki oranının yarıdan fazlasını ihtiva edeceği belirtilmiş, fakat bu konuda bir kaynak belirtilmemiş. Buradaki en önemli algı yönetimi ise tüm kürt nüfusunun ayrılık istiyor gibi sunulması.

Yazı yukarıdaki argümanların ve dezenformasyonların tekrarlarıyla devam etmiş, hepsini tek tek irdelemeye gerek yok.

Aynı yazar “Türkiye hakkında ne yapıyorsunuz” adında başka bir yazı daha yazmış. http://atimes.com/2015/10/what-do-you-do-about-turkey/ bu yazısında da arap finansmanının kesilmesi halinde türkiye’nin terbiye olacağından bahsetmiş. Yani türkiye bitmezse, bu şekilde de bitirebilirsiniz demiş özetle.

Algı yönetimi nedir, nasıl yapılır konusunda son derece başarılı bir çalışma olmuş. Bir şeyi kırk kere söylersen olur diye bir laf var. Yaşam yaklaşımlardan ibarettir, düşünceleriniz bir süre sonra aksiyonlara dönüşür.

Örneğin ben 7 haziran seçimlerinden sonra şöyle bir şey yazmıştım https://bekirdag.com/post/7_haziran_2015_genel_secimleri/ bu yazının bakış açısına göre de türkiye demokratikleşme sürecinde, bu yolda -diğer her demokratik ülkenin ödediği gibi- biz de malesef bazı bedeller ödüyoruz.

Olumlu düşünmek olumlu sonuçlar almamıza sebep olur, müsterih olun.